sayfa içeriği
  • https://www.facebook.com/MaddiTazminat/
Ana Başlıklar


Ziyaret Bilgileri
Aktif Ziyaretçi2
Bugün Toplam60
Toplam Ziyaret806434
Site Haritası

Bilirkişinin Denetimi ve Sorumluluğu

BİLİRKİŞİNİN DENETİMİ VE SORUMLULUĞU

Bilirkişilerin disiplin, hukuki ve cezai sorumlulukları vardır. Şimdi bunları ayrıntısıyla inceleyelim.

Bilirkişinin Denetimi ve Disiplin Sorumluluğu

Bilirkişinin denetimi konusu, 6754 sayılı BK m. 14’te düzenlenmiştir. Söz konusu düzenlemeye göre bilirkişiler, hem görevleriyle ilgili tutum ve davranışlarından dolayı hem de hazırladıkları raporların hukuka uygunluğu açısından denetime tâbidir. Örneğin, bilirkişinin görevini yerine getirirken, kurumun saygınlığını zedeleyecek davranışlarda bulunup bulunmadığı, yukarıda zikredilen yükümlülüklerini ihlal edip etmediği denetlenebilir. Keza raporunda hukuki bir değerlendirme yapması açıkça yasaklanmış olan bilirkişinin buna aykırı olarak hazırladığı raporlar da disiplin sorumluluğunu gerektirmelidir.

Söz konusu denetim, bölge kurulları tarafından re’sen yapılabileceği gibi bir başvuru üzerine de gerçekleştirilebilir. Örneğin, bilirkişinin görev aldığı uyuşmazlığın taraflarından birisi, görevin kanuna veya yönetmelik hükümlerine aykırı yapıldığı kanaatine varırsa, bölge kuruluna bu tür bir başvuruda bulunabilir. Ayrıca hâkim veya Cumhuriyet savcısı görevlendirdiği bilirkişinin göreviyle ilgili tutum ve davranışlarının veya hazırladığı raporun mevzuata uygun olmadığına ilişkin kanaat edinmesi durumunda bu hususu bölge kurullarına bildirmelidir.

Hiç şüphesiz bilirkişi raporlarına ilişkin öngörülen denetim, raporun özel veya teknik bilgi açısından içeriğine yönelik olamaz. Aksi tutum, bilirkişilerin bağımsızlığına da aykırı olacaktır. İçerik açısından tek denetim, bilirkişinin hukuki değerlendirmelerde bulunup bulunmadığının tespiti ile kendisine sorulan sorular ve görev kapsamı dışına çıkıp çıkmadığının tespiti ile sınırlıdır. Haricen raporda yer alan özel veya teknik bilgiye ilişkin başvurular, bu hususun tespit edilmesi hâlinde, doğrudan reddedilir.

BKYön m. 61 uyarınca, inceleme ve araştırma, bilirkişilik temel ilkeleri ile etik ilkeleri ihlal ettiği iddia edilen bilirkişiler hakkında, başvuru üzerine veya re’sen bölge kurulu başkanı tarafından bizzat yapılabileceği gibi bölge kurulu üyelerinden biri vasıtasıyla da yapılabilir. Başkan veya görevlendirilen üye, delilleri toplar, gerekli gördüğü kimselerin beyanlarını alır; bizzat veya istinabe suretiyle inceleme sonucunda hazırladığı raporu bölge kuruluna sunar. Yönetmelik, incelemenin her halükarda en geç altı ay içerisinde sonuçlandırılmasını emretmektedir (m. 61/II).

İnceleme sırasında yargı mercilerinden, kamu kurum ve kuruluşlarından, meslek odalarından, özel hukuk tüzel kişilerinden ve gerçek kişilerden inceleme konusuyla ilgili bilgi ve belge talep edilebilir. İlgililerce bu talebin yerine getirilmesi zorunludur.

Bölge kurulu, re’sen veya başvuru üzerine yapacağı denetim ve inceleme sırasında bilirkişi hakkındaki iddiaları ciddi bulursa, bilirkişiye tebligat yaparak bir hafta içinde yazılı savunma yapmasını ister.

Bilirkişilik görevini ifa edenlerin,

a) Bilirkişiliğe kabul şartlarının kaybedilmesi veya sicile kabul tarihinde gerekli şartların bulunmadığının sonradan tespit edilmesi.

b) Kanuni bir sebep olmaksızın bilirkişilik yapmaktan kaçınılması veya raporun belirlenen süre içinde mazeretsiz olarak verilmemesi.

c) Bilirkişilik görevi ve bu görevin gerektirdiği etik ilkelerle bağdaşmayan, güven duygusunu sarsıcı tutum ve davranışlarda bulunulması.

ç) Temel ilkelere aykırı olarak bilirkişilik faaliyetinde bulunulması.

d) Bölge kurulu tarafından yapılacak performans değerlendirmeleri sonucunda yeterli bulunulmaması

hâlinde ilgili kişilerin sicilden ve listeden çıkartılmasına karar verilir. Buna karşılık ihlalin ağırlığı ve somut olayın özelliklerine göre,

b) Kanuni bir sebep olmaksızın bilirkişilik yapmaktan kaçınılması veya raporun belirlenen süre içinde mazeretsiz olarak verilmemesi.

c) Bilirkişilik görevi ve bu görevin gerektirdiği etik ilkelerle bağdaşmayan, güven duygusunu sarsıcı tutum ve davranışlarda bulunulması.

ç) Temel ilkelere aykırı olarak bilirkişilik faaliyetinde bulunulması.

d) Bölge kurulu tarafından yapılacak performans değerlendirmeleri sonucunda yeterli bulunulmaması hallerinde uyarma cezası veya bir yıla kadar geçici süreyle listeden çıkarma yaptırımı uygulanabilir BKYön m. 62/II, III).

İhlalin ağırlığı hâlinde ilgili kişilerin sicilden ve listeden çıkartılmasına karar verilir. Ancak ihlalin ağırlığı ve somut olayın özelliklerine göre uyarma cezası veya bir yıla kadar geçici süreyle listeden çıkarma yaptırımı uygulanabilir.

Bilirkişilik listesine kayıtlı olmadıkları hâlde görevlendirilenler, temel ilkeler ile etik ilkelere aykırı olarak bilirkişilik faaliyetinde bulunduklarının tespit edilmesi hâlinde, bölge kurulu tarafından resen veya başvuru üzerine denetim ve incelemeye tâbi tutularak, bölge kurulu kararı ile bilirkişilik yapmaktan yasaklanabilir.

Bölge kurulu ilgiye kararı bir hafta içerisinde tebliğ eder (BKYön m. 63/II). Ayrıca bölge kurulu vermiş olduğu kararı bilirkişinin görev yaptığı kamu kurum ve kuruluşlarına, kamu kurumu niteliğindeki meslek kuruluşlarına ve ilgili diğer yerlere bildirir (BKYön m. 62/VI).

Bilirkişinin Hukuki Sorumluluğu

Bilirkişilerin hukuki sorumluluğu HMK m. 285’te düzenlenmiştir. Buna göre, Bilirkişinin kasten veya ağır ihmal suretiyle düzenlemiş olduğu gerçeğe aykırı raporun, mahkemece hükme esas alınması sebebiyle zarar görmüş olanlar, bu zararın tazmini için Devlete karşı tazminat davası açabilirler.10

Bilirkişinin hukuki sorumluluğu açısından yerine getirdiği görevin niteliği ve hâkime yardımcı konumda bulunması dikkate alınarak, hâkimin hukuki sorumluluğuna ilişkin düzenlemeyle aynı yönde hükümlere yer verilmiştir. Bu çerçevede tıpkı hâkimlerin sorumluluğunda olduğu gibi devletin birinci derecede sorumlu olması esası benimsenmiştir. Zira takdiri bir delil olsa da hükme etki edebilmesi, devletin temel üç erkinden birisi olan yargılamadaki konumu dikkate alındığında, bilirkişinin kamu adına böyle bir görev ifa ettiği söylenebilir. Şu hâlde bilirkişinin hukuki sorumluluğuna ilişkin davaların Adalet Bakanlığı aleyhine açılması gerekir. Şayet devlet tazminat ödemek durumunda kalırsa, ilgili bilirkişiye ödeme tarihinden itibaren bir yıl içerisinde rücu eder (HMK m. 285/II).

Devletin birinci derecede sorumluluğunu gerektirecek şekilde Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nda düzenlenen hukuki sorumluluk, bilirkişinin düzenlemiş olduğu rapordan kaynaklı zararlar ile sınırlıdır. Bunun dışında bilirkişinin yine görevinin gereğini yerine getirirken zarara sebebiyet vermesi söz konusu olabilir. Örneğin, incelemesi için kendisine teslim edilen tablonun üzerine çay dökmesi durumunda bir zarar ortaya çıkar. Ancak bu zararın giderilmesi için bilirkişiye bizzat dava açılması gerekir.

Bilirkişinin hukuki sorumluluğunu gerektirecek sebepler de, tıpkı hâkimlerin hukuki sorumluluğunda olduğu gibi sınırlı tutulmuş ve kusurun derecesi arttırılmıştır. Buna göre devletin birinci derecede sorumluluğunun ortaya çıkabilmesi için öncelikle bilirkişinin kasten veya ağır ihmal sonucu, gerçeğe aykırı bir rapor hazırlamış olması gerekir. Vurgulamak gerekir ki raporun gerçeğe aykırı olması tek başına yeterli değildir. Örneğin, bilirkişi hafif ihmali sebebiyle gözden kaçırdığı bir detay yüzünden gerçeğe aykırı rapor vermiş olabilir. Bu durumda hukuki sorumluluk söz konusu olmaz. Ancak kasten –örneğin taraflardan birisinden temin etmiş olduğu menfaat sebebiyle veya tarafsızlığını göz ardı ederek bir taraf açısından ayrımcılık sonucunu doğuracak bir fiil ile – veya ağır kusuru ile – örneğin ilk görüşte uzman olmayan bir kimsenin bile fark edebileceği bir özelliği göremeyerek – gerçeğe aykırı bir rapor sunmuşsa, hukuki sorumluluk gündeme gelecektir.

Bilirkişinin hukuki sorumluluğunun doğabilmesi için kasten veya ağır kusuru ile gerçeğe aykırı bir rapor vermiş olması da yeterli değildir. Kasten gerçeğe aykırı rapor verilmiş olsa bile, mahkeme söz konusu rapora dayanarak hüküm kurmamışsa, hukuki sorumluluk doğmayacaktır. Hiç şüphesiz bilirkişinin disiplin sorumluluğu ve cezai sorumluluğuna ilişkin hükümler hala uygulanabilir. Örneğin kasten gerçeğe aykırı rapor vermiş bilirkişinin, raporu hükme esas alınmasa bile, bu davranışı sebebiyle sicilden ve listeden çıkarılması kararı verilebilir.

Bilirkişinin hukuki sorumluluğuna ilişkin açılacak davalarda görevli mahkeme HMK m. 286’da düzenlenmiştir. Buna göre Devlet aleyhine açılacak olan tazminat davası, gerçeğe aykırı bilirkişi raporunun ilk derece mahkemesince hükme esas alındığı hâllerde, bu mahkemenin yargı çevresi içinde yer aldığı bölge adliye mahkemesi hukuk dairesinde; bölge adliye mahkemesince hükme esas alındığı hâllerde ise Yargıtay ilgili hukuk dairesinde görülür. Devletin sorumlu bilirkişiye açacağı rücu davası ise, tazminat davasını karara bağlamış olan mahkemede görülür.

Sorumluluk davasının bölge adliye mahkemesinde görülmesi hâlinde, bölge adliye mahkemesi kararına karşı temyiz yoluyla Yargıtay’a başvurulabilir. Sorumluluk davasının doğrudan Yargıtay’ın ilgili dairesinde açılması hâlinde ise temyiz incelemesinin Yargıtay Hukuk Genel Kurulu tarafından yapılması gerekir (Yargıtay Kanunu m. 15/III).

Bilirkişinin kasten gerçeğe aykırı vermiş olduğu rapor hükme esas alınmış ve hüküm bu şekilde kesinleşmişse, HMK m. 375/I, f uyarınca yargılamanın iadesi yoluna başvurulabilir.

Özel hukuk tüzel kişilerinin bilirkişi olarak tayin edilmesi halinde, hukuki sorumluluğun nasıl tespit edileceği noktasından ne BK’de ne de BKYön’de açıklık bulunmaktadır. Özellikle bilirkişi olarak tayin edilen özel hukuk tüzel kişisinin sermayesi ile sınırlı sorumluluğu bulunan bir şirket olması halinde, tazminat ödemek durumunda kalan devletin nasıl ve kime müracaat edebileceği konusunda açıklık yoktur. Keza özel hukuk tüzel kişisi bünyesinde çalışan kimseler ile tüzel kişilik arasındaki hukuki ilişki ve zararlardan sorumluluk konusu da izaha muhtaçtır.

Bilirkişinin Cezai Sorumluluğu

Bilirkişi, bilirkişilik görevinin ifası ile sınırlı olmak kaydıyla Türk Ceza Kanunu anlamında kamu görevlisidir (HMK m. 284). Bunun doğal bir sonucu olarak bilirkişi görevi sebebiyle bir suç işlediğinde veya görevi sebebiyle kendisine karşı bir suç işlendiğinde kamu görevlileri açısından geçerli olan hükümler uygulama alanı bulur. Örneğin, bilirkişiye görevi sebebiyle kasten yaralama fiilinde bulunulacak olursa, fail, kasten yaralamanın ağırlaştırılmış şekli için öngörülen cezalara çarptırılır.

Keza bilirkişi Türk Ceza Kanunu anlamında kamu görevlisi kabul edildiği için yalnızca kamu görevlilerinin işleyebileceği görevi kötüye kullanma suçunu işleyebilir. Örneğin, bilirkişilik görevini kabul ettiği hâlde, kanunda öngörülen süreler geçmiş olmasına rağmen raporunu mahkemeye vermemişse, bu suç oluşur. Örneğin, bilirkişi, bu görevi sebebiyle elde ettiği kişisel verileri kaydedecek olursa TCK m. 135 gereğince, kaydettiği verileri bir başkasına verecek olursa TCK m. 136 uyarınca cezalandırılacaktır. Örneğin muayene sırasında kişi hakkında elde ettiği bilgiler kişisel veri niteliğindedir. Bu verilerin yetkisiz kişilere verilmesi halinde TCK m. 136 uygulama alanı bulur.

Bilirkişinin görevi sebebiyle öğrendiği suç teşkil eden bir fiili bildirmemesi durumunda da, kamu görevlisi olarak kabul edilmesinin bir sonucu olarak TCK m. 279 çerçevesinde cezalandırılması gerekir.

TCK m. 276’da da bilirkişinin kasten gerçeğe aykırı rapor düzenlemesi suç olarak tanımlanmıştır. Bilirkişi, gerçeğe aykırı raporu kendisine sağlanan veya vaat edilen bir menfaat sebebiyle vermişse aynı zamanda TCK m. 252 çerçevesinde rüşvet suçundan da cezalandırılır.