sayfa içeriği
  • https://www.facebook.com/MaddiTazminat/
Ana Başlıklar


Ziyaret Bilgileri
Aktif Ziyaretçi6
Bugün Toplam96
Toplam Ziyaret737878
Site Haritası

Bilirkişinin Uyması Gereken Etik İlkeler

BİLİRKİŞİNİN UYMASI GEREKEN ETİK İLKELER

Bilirkişinin uyması gereken etik ilkeler BKYön m. 6 ila 14 arasında düzenlenmiştir. Söz konusu ilkeler aynı zamanda bilirkişinin haiz olması gereken nitelikleri de ifade etmektedir. Bu çerçevede yukarıda bilirkişinin nitelikleri açıklanırken yapılan değerlendirmeler, etik ilkeler açısından da aynı şekilde geçerlidir. Şimdi yönetmelikte yer alan hükümlere kısaca değinilecektir.

Yetkinlik ve Mesleki Özen

BKYön m. 7’de ilk etik ilke olarak bilirkişinin yetkinliği ve göstermesi gereken özene yer verilmiştir. Buna göre, bilirkişi, adalete hizmet etme bilinciyle, görevini etkin, hızlı ve verimli biçimde yerine getirmeyi, sunduğu hizmet kalitesini yükseltmeyi hedefler. Raporu ile mahkemece verilecek hükmü doğrudan etkileyecek bilirkişinin, hâkimin ihtiyaç duyduğu özel ve teknik bilgi konusunda uzman olması ve görevini bu bilinçle yerine getirmesi çok önemlidir.

Aynı gerekçeler, bilirkişinin görevini özenle yerine getirmesini de gerektirir. Nitekim BKYön m. 7/II, Bilirkişi, oy ve görüşünü mümkün olduğu ölçüde uzmanlık alanına ait teknik terim ve ifadeleri görevlendirmeyi yapan mercii ve taraflarca anlaşılabilir bir dil ile açıklar, düzenlemesine yer vermektedir. Bilirkişi özellikle anlaşılır olmaya özen göstermelidir. Örneğin, bir doktorun salt tıbbi terimleri kullanarak hazırlamış olduğu bir raporu, hâkimin veya tarafların anlayabilmesi ve dolayısıyla hükme dayanak teşkil edebilmesi mümkün değildir. Bilirkişi uzman olmalı ama raporunu basit bir dille de yazabilmelidir.

Dürüstlük ve Tarafsızlık

Hâkime yardımcı konumunda bulunan bilirkişinin riayet etmesi gereken en önemli etik ilke, dürüstlük ve bunun sonucu olarak tarafsızlıktır. BKYön m. 9/I uyarınca bilirkişi, görevini dil, ırk, renk, cinsiyet, siyasi düşünce, felsefi inanç, din, mezhep ve benzeri sebeplerle ayrım yapmaksızın dürüstlük ve tarafsızlık ilkeleri doğrultusunda yerine getirir. Tarafların sahip olduğu bu niteliklerin bilirkişinin raporunu etkilememesi icap eder. Şayet etkileyeceğini düşünmekte ise, bilirkişilik görevinden çekinmelidir.

Bilirkişinin tarafsızlığı açısından önemli bir hüküm de BKYön m. 9/II’de yer almaktadır. Buna göre bilirkişi, görev süresince doğrudan veya dolaylı olarak uyuşmazlığın taraflarından gelen uzman görüşü, danışmanlık, hakemlik ya da buna benzer bir görevi kabulden kaçınır. Taraflarla bu şekilde bir ilişki içerisine giren bilirkişinin tarafsızlığına her halükarda gölge düşecektir.

Yine tarafsızlığını teminen BKYön m. 9/III ile bilirkişinin, yakınlarının veya iş ilişkisinin bulunduğu kişi, kurum veya kuruluşların, tarafı olduğu ya da ilgili bulunduğu davalarda görevlendirmeyi kabul edemeyeceği düzenlenmiştir.

Bağımsızlık

Bilirkişi, bu görevini ifa ederken hiçbir makam veya kişinin emir, talimat, tavsiye veya telkini ile hareket edemez. Bilirkişinin bağımsızlığını ifade edecek söz konusu bu husus, aynı zamanda mahkemelerin bağımsız kalması ile de doğrudan ilgili ve gereklidir.

Diğer bir ifadeyle bilirkişinin bağımsızlığı, tıpkı hâkimlerin bağımsızlığında olduğu gibi onun devletin üç temel erkinden de etkilenmeden, özgürce görüşlerini ifade edebilmesi anlamına gelir. Zira takdiri delil niteliği de taşısa bilirkişinin oy ve görüşünün hâkim tarafından verilecek hükmü etkilediği düşünüldüğünde, bağımsız olmayan bir bilirkişi tarafından hazırlanan rapor da Anayasa’nın 138’inci maddesinde ifadesini bulun mahkemelerin bağımsızlığını etkiler.

Ayrıca özel hukuk tüzel kişisinin bilirkişi olarak belirlenmesi durumda, tüzel kişilik adına bilirkişiliği yürütecek kişi, söz konusu tüzel kişiden de emir ve talimat almadan oy ve görüşünü hazırlar. Nitekim BKYön m. 8/I hükmüyle bilirkişinin kendi işverenine karşı da bağımsız olduğu düzenlenmiştir. Hiç şüphesiz burada yasak olan emir ve talimat, bilirkişinin oy ve görüşünün içeriğine ilişkindir. Yoksa tüzel kişilikle arasındaki sözleşmesel ilişkinin niteliği gereği emir ve talimat yasaklanmış değildir.

Bağımsızlık ile sağlanmak istenen, bilirkişinin görevini yalnızca uzmanlık alanındaki bilimsel verilere göre, sahip olduğu özel veya teknik bilgiye göre yerine getirmesini sağlamaktır. BKYön m. 8’de de açıkça bu hususlara vurgu yapılmıştır. BKYön m. 8/II’de bilirkişinin bağımsızlığına zarar verebilecek her türlü davranış ve ilişkiden uzak durması gerektiği de ifade edilmiştir.

Saygınlık ve Güven

Bilirkişi güvenilir olmalıdır. Bunun yolu da mesleğin saygınlığının muhafaza edilmesinde yatar. BKYön m. 10’da bu hususu düzenlemektedir. Buna göre,

(1) Bilirkişi, görevinin saygınlığını ve kişilerin adalete olan güvenini zedeleyen veya şüpheye düşüren her türlü tavır ve davranıştan kaçınır.

(2) Bilirkişi, kendisine tevdi olunan görevin her türlü kişisel veya özel menfaatin üzer­inde olduğu bilinciyle hareket eder; görevini layıkıyla yerine getirir.

(3) Bilirkişi, görev almak amacıyla her türlü öneri veya girişimden kaçınır.

Söz konusu düzenleme ile bilirkişiliğin saygınlığını etkileyecek veya ona, dolayısıyla yargıya duyulacak güveni zedeleyecek davranışlardan kaçın­ması sağlanmak istenmiştir.

Sır Saklama

Bilirkişinin bir diğer yükümlülüğü, görevi sebebiyle yahut görevini yerine getirirken öğrendiği sırları saklamak, bu sırları kendisi ve başkaları yararına kullanmaktan kaçınmaktır. Bilirkişinin bu yükümlülüğü, hiç şüphesiz görevin tamamlanmasından sonra da devam eder (HMK m. 277).

Bilirkişilik görevinin niteliği gereği ortaya çıkan bu yükümlülüğe aykırı hareket edilmesi, ayrıca TCK m. 258 uyarınca suç da teşkil eder. Örneğin, bilirkişilik görevi gereği bir şirkete ait ticari defterleri inceleyen kimsenin, bu sebeple edindiği bilgileri saklaması gerekir. Keza bu borsada işlem gören bir şirket ise söz konusu bilginin ayrıca bir iktisadi değeri de olabilecektir. Bilirkişinin böyle bir bilgiyi bizzat kullanarak veya üçüncü bir kişi ile paylaşarak işlem yapması, 6362 sayılı Sermaye Piyasası Kanunu’nun 106’ncı maddesinde düzenlenen bilgi suiistimali suçuna vücut verebilecektir. Ayrıca bilirkişi görevinin ifası sebebiyle edindiği kişisel bilgileri kaydedecek olursa TCK m. 135 uyarınca, bir başkası ile paylaşırsa TCK m. 136 uyarınca bilirkişi cezalandırılabilir.

Menfaat Elde Etmeme

Bilirkişinin dürüst ve tarafsız kalmasını sağlamak için öngörülen bir diğer temel ilke menfaat elde etmeye ilişkin getirilen yasaktır. BKYön m. 12’e göre,

(1) Bilirkişi, bilirkişilik görev, unvan ve yetkilerini kullanarak kendisi, yakınları veya üçüncü kişiler lehine menfaat sağlayamaz, hediye alamaz ve aracılıkta bulunamaz.

(2) Bilirkişi, görevi sırasında elde ettiği resmi veya gizli nitelikteki bilgileri, kendisine, yakınlarına veya üçüncü kişilere doğrudan veya dolaylı olarak ekonomik, siyasal veya sosyal nitelikte bir menfaat elde etmek için kullanamaz.

Bu ikinci fıkra hükmü özellikle sır saklama yükümlülüğünün de bir gereğidir ve ayrıca cezayı gerektirir bir fiil teşkil eder.

Bildirim Yükümlülüğü

Bilirkişi, BKYön m. 13 uyarınca etik ilkelerle bağdaşmayan veya hukuka aykırı iş ve eylemlerde bulunmasının kendisinden talep edilmesi hâlinde ya da görevini yerine getirirken bu tür bir eylem veya işlemden haberdar olduğunda durumu gecikmeksizin görevlendirmeyi yapan mercie bildirir. Özellikle suç teşkil eden bir fiilden haberdar olan bilirkişinin bu durumu derhal yetkili mercilere bildirmesi icap eder. Aksi davranışı, sağlık personeli ise TCK m. 280, sağlık personeli dışında bir kişiyse TCK m. 279 uyarınca cezayı gerektirir.

Reklam Yasağı

Bilirkişi, BKYön m. 14 uyarınca reklam sayılabilecek her türlü davranıştan kaçınmak zorundadır. Hâkime yardımcı konumda bulunan ve hükmün ortaya çıkmasında bizzat etkili olan bilirkişinin saygınlığının korunabilmesi açısında reklam yapılmasının mümkün olmaması icap eder.