sayfa içeriği
  • https://www.facebook.com/MaddiTazminat/
Ana Başlıklar


Ziyaret Bilgileri
Aktif Ziyaretçi3
Bugün Toplam252
Toplam Ziyaret738034
Site Haritası

Bilirkişi Yükümlülükleri

BİLİRKİŞİNİN YÜKÜMLÜLÜKLERİ

Hâkimin ihtiyaç duyduğu özel veya teknik bilgiyi ona sağlayarak hâkime yardımcı olan bilirkişinin on üç tane yükümlülüğü bulunmaktadır[1]:

  • Bazı hallerde bilirkişilik görevini kabul yükümlülüğü,
  • Davete icabet etme yükümlülüğü,
  • Yemin etme yükümlülüğü,
  • Haber verme yükümlülüğü,
  • Gerçeği beyan yükümlülüğü,
  • Tarafsız davranma yükümlülüğü,
  • Görevini sadakatle ve özenle yerine getirme yükümlülüğü,
  • Görevini bizzat yerine getirme yükümlülüğü,
  • Sır saklama yükümlülüğü,
  • Bazı hallerde tarafları beklemeden kendi kendisini reddetme yükümlülüğü,
  • Kurul olarak görevlendirildikleri hâllerde istişare ve müzakerelerde bulunma yüküm­lülüğü,
  • Kendisini atayan mahkemeyle ilişki içerisinde olma yükümlülüğü,
  • Bilgisine başvurulan konuda süresi içerisinde oy ve görüşünü bildirme yükümlülüğü.

Bazı Hallerde Bilirkişilik Görevini Kabul Yükümlülüğü

Bilirkişilik esasında ikamesi mümkün bir vasıta olduğundan tanıklıktan farklı olarak zorunlu değildir. Dolayısıyla bilirkişi olarak tayin edilmiş kişinin, bu görevi kabul yükümlülüğü de kural olarak yoktur. Ancak HMK m. 270, sayma suretiyle bilirkişilik görevini kabul yükümlülüğü bulunanları belirtmiştir. Buna göre,

a) Resmî bilirkişiler ile 268 inci maddede belirtilmiş bulunan listelerde yer almış olanlar,

b) Bilgisine başvurulacak konuyu bilmeksizin, meslek veya zanaatlarını icra etme­sine olanak bulunmayanlar ve

c) Bilgisine başvurulacak konu hakkında, meslek veya sanat icrasına resmen yetkili kılınmış olanlar

bilirkişilik görevini kabul etmek zorundadır. Örneğin, adli tıp kurumunun bilirkişilik görevini yapmaktan kaçınması mümkün değildir. Aynı şekilde bilirkişi listesine kaydolan kimseler de gösterilen uzmanlık alanlarıyla ilgili olarak bilirkişilik yapmaktan kaçınamazlar. Keza mesleklerini icra etmeleri için resmen yetkili kılınan doktorlar, diş hekimleri bilirkişilik görevini ifadan kaçınamaz. Mahkemenin özel veya teknik bilgisine müracaat ettiği bir konuda, mühendis olarak çalışan bir kimse, mesleği gereği o bilgiye sahip kabul edilecek durumda ise bilirkişiliği kabul etmek zorundadır.

BKYön. m. 11/1 hükmüne göre ise, bilirkişilik siciline ve listeye kayıtlı olan bilirkişi kendisine verilen görevi kabulle yükümlüdür. 6754 sayılı BK’nın m. 13/1- b hükmünde de, bilirkişilik listesine kaydolup da kanuni bir sebep olmaksızın bilirkişilik yapmaktan kaçınılması hâli sicilden ve listeden çıkarılma nedeni olarak kabul edilmiştir. Ancak, bu durumda ihlalin niteliğine göre sicilden ve listeden çıkarma yaptırımı yerine uyarma veya bir yıla kadar geçici süreyle listeden çıkarma yaptırımı uygulanabilir.

Davete İcabet Etme Yükümlülüğü

Bilirkişilik görevini kabul etmek zorunda olan kişiler ayrıca mahkemece bu konuda çağrılmaları durumunda, bunun gereğini yerine getirmek zorundadır. Nitekim HMK m. 269/I uyarınca bilirkişinin görevi kapsamında içerisinde mahkemece yapılan davete uyup tayin edilen gün ve saatte mahkemede hazır bulunmak da yer alır.

Geçerli bir özrü olmaksızın mahkemece yapılan davete uyup, tayin edilen gün ve saatte mahkemede hazır bulunmayan bilirkişiler hakkında, tanıklığa ilişkin disiplin hükümleri uygulanır ve durum bilirkişilik bölge kuruluna bildirilir. Bu çerçevede bilirkişi gelmemesinin sebep olduğu giderler ile beş yüz Türk lirasından beş bin Türk lirasına kadar disiplin para cezasına çarptırılacağı gibi kendisi hakkında zorla getirme yaptırımı da uygulanabilir (HMK m. 245).

Yemin Etme Yükümlülüğü

Bilirkişinin görevine ilişkin bir diğer yükümlülüğü de yemin etmektir. Yukarıda da ayrıca incelendiği üzere yemin, esasında bilirkişinin tarafsızlığını güvence altına almayı amaçlamakta, aynı zamanda bilirkişilik yapacak kimseye diğer yükümlülüklerini hatırlatmaktadır.

6754 sayılı BK’nın 12/IV hükmü gereğince, bilirkişiler sicile kaydolmak şartıyla yemin ederek göreve başlarlar. HMK m. 271 hükmünde ise, bilirkişiye yemin verdirilmesi öngörülmüş ve yeminin şekli düzenlenmiştir. Buna göre, listelere kaydedilmiş kişiler arasından görevlendirilmiş olan bilirkişilere, bilirkişilik bölge kurulu veya bulunduğu yer il adli yargı adalet komisyonu huzurunda, aşağıdaki sözler, tekrarlattırılmak suretiyle yemin verdirilir:

“Bilirkişilik görevimi sadakat ve özenle, bilim ve fenne uygun olarak, tarafsız ve objektif bir biçimde yerine getireceğime, namusum, şerefim ve kutsal saydığım bütün inanç ve değerlerim üzerine yemin ederim.”

Yemin, bölge kurulu başkanı veya bulunulan yer ilk derece mahkemesi il adli yargı adalet komisyonu başkanı veya görevlendirecekleri üyenin huzurunda yapılır.

Yeminin icrasından önce yemin edecek bilirkişiye, hangi konuda yemin edeceği, yeminin anlam ve önemi anlatılır. Bilirkişi, yemin metnini yüksek sesle tekrar ederek veya okuyarak yeminini eda eder ve yemin eda edilirken herkes ayağa kalkar.

Bilirkişinin, haklı ve kabul edilebilir bir mazereti nedeniyle yemin için tayin edilen günde hazır bulunamaması hâlinde bölge kurulu başkanı tarafından tayin edilecek bir günde yemini yaptırılır.

Listeye kayıtlı bilirkişilere, görevlendirildikleri her dava veya işte ayrıca yemin verdirilmez; sadece bilirkişilere önceden etmiş bulundukları yemine bağlı kalmak suretiyle oy ve görüş bildirmek zorunda oldukları hususu hatırlatılır.

Listelerde konuya ilişkin uzmanın yer almaması sebebiyle liste dışından tayin edilmiş bilirkişiler, görevlendirildiklerinde, kendilerini atamış olan merci huzurunda yukarıda belirtildiği biçimde yemin eder. Bu durumda hazırlanacak yemin tutanağı hâkim, zabıt kâtibi ve bilirkişi tarafından imzalanır. Bu durumda, geçerli bir özrü olmaksızın mahkemece yapılan davete uyup mahkemeye gelen ve fakat yemin etmekten kaçınan bilirkişiler hakkında, tanıklığa ilişkin disiplin hükümleri uygulanır ve durum bilirkişilik bölge kuruluna bildirilir. Bu çerçevede bilirkişi yemin etmemesinin sebep olduğu giderler ile beş yüz Türk lirasından beş bin Türk lirasına kadar disiplin para cezasına çarptırılabilir (HMK m. 245). Ancak daha en baştan yemin etmekten çekinen kimsenin, şayet o konuda uzman kişi eksikliği de yaşanmamakta ise bilirkişi olarak tayin edilmemesi, tarafsızlığın şüpheye uğramaması açısından önemlidir.

Haber Verme Yükümlülüğü

HMK m. 275 uyarınca bilgisine başvurulan bilirkişi, kendisine tevdi olunan görevin, uzmanlık alanına girmediğini, bir hafta içinde görevlendirmeyi yapan mahkemeye bildirir. Aynı husus, BKYön m. 53’te de ayrıca düzenlenmiştir.

Aynı şekilde tarafsızlığından şüphe edilmesi gereken bir hâlin veya tanıklıktan çekinme sebeplerinin bulunduğunu veyahut da görevi kabulden kaçınmasını haklı kılacak mazeretini bir hafta içinde görevlendirmeyi yapan mahkemeye bildirir.

Keza bilirkişi inceleme konusu maddi vakıaların açıklığa kavuşturulması ve tespiti için, uzman kimliği bulunan başka bir bilirkişi ile işbirliğine ihtiyaç duyduğunu da aynı bir haftalık süre içerisinde mahkemeye bildirmek zorundadır.

Bilirkişi, incelemesini gerçekleştirebilmek için, bazı hususların önceden soruşturulması ve tespiti ile bazı kayıt ve belgelerin getirtilmesine ihtiyaç duyuyorsa, bunun sağlanması için, bir hafta içinde kendisini görevlendiren mahkemeye bilgi verir ve talepte bulunur.

Ayrıca bilirkişi görevinin ifası sırasında bir suç işlendiğinden haberdar olmuşsa, bu durumu da derhal yetkili makamlara haber vermek zorundadır. Aksi davranışı, sağlık personeli ise TCK m. 280, sağlık personeli dışında bir kişiyse TCK m. 279 uyarınca cezayı gerektirir.

BKYön m. 13 uyarınca;

Bilirkişi, etik ilkelerle bağdaşmayan veya hukuka aykırı iş ve eylemlerde bulunmasının kendisinden talep edilmesi halinde ya da görevini yerine getirirken bu tür bir eylem veya işlemden haberdar olduğunda durumu gecikmeksizin görevlendirmeyi yapan mercie bildirir.

Gerçeği Beyan Yükümlülüğü

Yukarıda bilirkişinin nitelikleri incelenirken dürüstlük ve güvenilirlik özel olarak vurgulandı. Dürüst ve güvenilir olması gereken bilirkişinin hiç şüphesiz gerçeğe uygun olarak oy ve görüşünü beyan etme yükümlülüğü vardır.

Hukuk Muhakemeleri Kanunu, çeşitli hükümlerinde bu hususu güvence altına almıştır. Örneğin HMK m. 285 uyarınca bilirkişi kasten veya ağır kusuru ile gerçeğe aykırı rapor vermiş ve bu rapor karara esas alınmışsa, bilirkişinin hukuki sorumluluğu yoluna gidilebilmesi mümkündür. Keza yargılamanın yenilenmesi sebeplerini düzenleyen HMK m. 375/I, f uyarınca bilirkişinin hükme esas alınan görüşünde kasten gerçeğe aykırı beyanda bulunmuş olması bir yargılamanın yenilenmesi sebebi olarak düzenlenmiştir.

Ayrıca TCK m. 276 uyarınca bilirkişinin kasten gerçeğe aykırı rapor vermiş olması suç teşkil etmektedir.

Sonuç olarak görevini dürüst ve tarafsız bir biçimde yerine getirecek bilirkişinin, hiçbir yerden etkilenmeden, sahip olduğu uzmanlık bilgisine dayalı olarak oy ve görüşünü açıklaması icap eder. Her ne kadar Kanun kasten veya ağır kusur ile gerçeğe aykırı rapor vermeyi yaptırıma bağlamış olsa da, yetkinliği bir sıfat olarak taşıyan bir kimsenin görevini özenle yapmanın bir gereği olarak hafif dahi olsa kusurlu olarak gerçeğe aykırı bir rapor hazırlamaması icap eder.

Tarafsız Davranma Yükümlülüğü

Bilirkişinin görevini ifa ederken uyması gereken bir diğer yükümlülüğü tarafsız davranmaktır. Tarafsızlık da yine bilirkişinin hâkime yardımcı kişi konumunda bulunması ve doğrudan hükme tesir edebilme imkânından kaynaklanmaktadır. Nasıl ki hâkim taraflara eşit mesafede olmalıdır, bilirkişi için de aynı gerekçelerle bu geçerlidir. Hukuk Muhakemeleri Kanunu da çeşitli hükümlerinde bilirkişinin tarafsızlığını güvence altına almaya çalışmaktadır.

Örneğin HMK m. 271 hükmüyle bilirkişiye yemin verdirilmesi öngörülmek­tedir. Buna göre, listelere kaydedilmiş kişiler arasından görevlendirilmiş olan bilirkişilere, bilirkişilik bölge kurulu veya bulunduğu yer il adli yargı adalet komisyonu huzurunda, “Bilirkişilik görevimi sadakat ve özenle, bilim ve fenne uygun olarak, tarafsız ve objektif bir biçimde yerine getireceğime, namusum, şerefim ve kutsal saydığım bütün inanç ve değerlerim üzerine yemin ederim.” şeklindeki sözler, tekrarlattırılmak suretiyle yemin verdirilir. Görüleceği üzere yemin metni açık bir şekilde tarafsızlığa vurgu yapmak­tadır. Aynı husus, BKYön m. 44/I ile de şu şekilde hüküm altına alınmıştır:

Listeye ilk defa kabul edilenler ile listeden kendi isteğiyle çıkarılıp yeniden kabul edilen­ler, bölge kurulunca veya bulundukları yer ilk derece mahkemesi il adli yargı adalet komisyonunca daha önce belirlenen ve ilân edilen tarihlerde 5271 sayılı Ceza Mu­hakemesi Kanununun 64 üncü maddesinin beşinci fıkrası ve 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanununun 271 inci maddesinin birinci fıkrasında belirtilen usule göre yemin ederler.

İkincisi, tıpkı hâkimlerin yasaklılığı ve reddinde olduğu gibi bilirkişinin de yasaklılığı gerektiren hâllerde görevden alınmayı talep edebileceği veya ret sebeplerinin gerçekleşmesi hâlinde çekilebileceği veya reddedilebileceği HMK m. 272’de düzenlenmektedir. Hüküm şu şekildedir:

(1) Hâkimler hakkındaki yasaklılık ve ret sebepleriyle ilgili kurallar, bilirkişiler bakımından da uygulanır. Ancak, bilirkişinin, aynı dava veya işte daha önceden tanık olarak dinlenmiş bulunması, bir ret sebebi teşkil etmez.

(2) Hâkimler hakkındaki yasaklılık sebeplerinden biri, bilirkişinin şahsında gerçekleşmişse, mahkeme, hüküm verilinceye kadar, her zaman bilirkişiyi resen görevden alabileceği gibi, bilirkişi de mahkemeden, görevden alınma talebinde bulunabilir.

(3) Ret sebeplerinden birinin bilirkişinin şahsında gerçekleşmesi hâlinde taraflar, bilirkişinin reddini talep edebileceği gibi, bilirkişi de kendisini reddedebilir. Ret talebi veya bilirkişinin kendisini reddetmesinin, ret sebebinin öğrenilmesinden itibaren en geç bir hafta içinde yapılmış olması şarttır. Ret sebeplerinin ispatı için, yemin teklif edilemez. (4) Görevden alınma, ret ve bilirkişinin kendisini reddetmesine yönelik talep, bilirkişiyi görevlendiren mahkemece dosya üzerinden incelenir ve karara bağlanır. Kabule ilişkin kararlar kesindir. Redde ilişkin kararlara karşı ise ancak esas hak­kındaki kararla birlikte kanun yoluna başvurulabilir.

Örneğin, taraflardan birisinin eşi olan bir kimsenin, somut uyuşmazlık açısından tarafsız kalması beklenemez. Yahut taraflardan birisiyle ciddi ekonomik bağlantıları olan bir kimsenin, örneğin ortağının, o tarafın yer aldığı uyuşmazlıkta bilirkişilik yapamaması uygun olur.

Üçüncüsü, HMK m. 270/II uyarınca bilirkişi olarak atanan kişi, tanıklıktan çekinme sebeplerine veya mahkemece kabul edilebilir diğer bir sebebe dayanarak, bilirkişilikten çekinebilirler. Tanıklıktan çekinme sebepleri incelendiğinde, bu düzenleme ile de bilirkişinin tarafsızlığı güvence altına alınmak istendiği anlaşılmaktadır.

BKYön m. 9 hükmünde ise tarafsızlığı güvence altına almak maksadıyla bilirkişinin aynı zamanda, dil, ırk, renk, cinsiyet, siyasi düşünce, felsefi inanç, din, mezhep ve benzeri sebeplerle ayrım yapmaksızın görevini yerine getireceği öngörülmektedir. Maddede sayılan özellikler sebebiyle bilirkişinin taraflardan birisi lehine veya aleyhine olacak şekilde oy ve görüşünü hazırlaması engellenmek istenmektedir. Örneğin, bilirkişiden farklı bir siyasi görüşe veya ideolojiye sahip olan bir kimsenin davasında, bilirkişinin, tarafın bu özelliklerinden bağımsız olarak, salt uzmanlığı gereği oy ve görüşünü hazırlaması icap eder. Şayet bunu mümkün görmemekteyse, bilirkişi yukarıda zikredilen HMK m. 272 gereği görevden çekinmelidir.

Görevini Sadakatle ve Özenle Yerine Getirme Yükümlülüğü

Yukarıda birkaç kez ifade edilen bilirkişinin yemin metni içerisinde açıkça bilirkişinin görevini sadakat ve özenle yerine getirmek hususuna yer verilmiştir. Hâkime yardımcı kişi konumunda bulunan bilirkişinin yerine getirdiği hizmetin niteliği dikkate alındığında, göstermesi gereken sadakat ve özenin derecesi daha anlaşılır olacaktır. Bilirkişinin görevini ifa ederken, kendisine tevdi edilen işin her türlü kişisel veya özel menfaatin üzerinde olduğu bilinciyle hareket etmesi ve görevini layıkıyla yerine getirmesi gerekir.

Bilirkişi, oy ve görüşünü, bilim ve fennin vardığı son noktayı dikkate alarak, mümkün olduğu ölçüde uzmanlık alanına ait teknik terim ve ifadeleri görevlendirmeyi yapan mercii ve taraflarca anlaşılabilir bir dil ile açıklar.

HMK m. 276 uyarınca bilirkişi, mahkemece kendisine tevdi olunan görevi bizzat yerine getirmekle yükümlü olup, görevinin icrasını kısmen yahut tamamen başka bir kimseye bırakamaz. Kişiliği ve uzmanlığı dikkate alınarak kendisine mahkemece görev tayin edilen bilirkişinin, hiç şüphesiz bu görevini bir başkasına devredememesi icap ederdi. Kaldı ki bilirkişilik görevinin kısmen veya tamamen bir başkasına devredilmesi mahkemenin bilirkişinin seçimi ve görevlendirilmesine ilişkin yetkisine de müdahale anlamı taşır. Ayrıca resmi görevlilerin, bu görevlerinin ifasını başkasına bırakmasının mümkün olmadığı kabul edilmektedir.

Özel hukuk tüzel kişilerinin de bilirkişilik yapabileceğini kabul eden 6754 sayılı BK’nın ardından hazırlanan BKYön. m. 38/2 ile özel hukuk tüzel kişilerinin bilirkişi olarak görevlendirilmesi hâlinde raporu hazırlayacak gerçek kişilerin de bilirkişi sicil ve listesine kayıtlı olması gerektiği düzenlenmiştir.

Görevini Bizzat Yerine Getirme Yükümlülüğü

HMK m. 276 uyarınca bilirkişi, mahkemece kendisine tevdi olunan görevi bizzat yerine getirmekle yükümlü olup, görevinin icrasını kısmen yahut tamamen başka bir kimseye bırakamaz. Kişiliği ve uzmanlığı dikkate alınarak kendisine mahkemece görev tayin edilen bilirkişinin, hiç şüphesiz bu görevini bir başkasına devredememesi icap ederdi. Kaldı ki bilirkişilik görevinin kısmen veya tamamen bir başkasına devredilmesi mahkemenin bilirkişinin seçimi ve görevlendirilmesine ilişkin yetkisine de müdahale anlamı taşır. Ayrıca resmi görevlilerin, bu görevlerinin ifasını başkasına bırakmasının mümkün olmadığı kabul edilmektedir[2].

Özel hukuk tüzel kişilerinin de bilirkişilik yapabileceğini kabul eden 6754 sayılı BK’nın ardından hazırlanan BKYön. m. 38/2 ile özel hukuk tüzel kişilerinin bilirkişi olarak görevlendirilmesi hâlinde raporu hazırlayacak gerçek kişilerin de bilirkişi sicil ve listesine kayıtlı olması gerektiği düzenlenmiştir.

Sır Saklama Yükümlülüğü

Bilirkişinin bir diğer yükümlülüğü, görevi sebebiyle yahut görevini yerine getirirken öğrendiği sırları saklamak, kendisi ve başkaları yararına kullanmaktan kaçınmaktır.

Bilirkişilik görevinin niteliği gereği ortaya çıkan bu yükümlülüğe aykırı hareket edilmesi ayrıca TCK m. 258 uyarınca suç da teşkil eder. Örneğin bilirkişilik görevi gereği bir şirkete ait ticari defterleri inceleyen kimsenin, bu sebeple edindiği bilgileri saklaması gerekir. Keza bu borsada işlem gören bir şirket ise söz konusu bilginin ayrıca bir iktisadi değeri de olabilecektir. Şayet bilirkişi böyle bir bilgiyi bizzat kullanarak veya üçüncü bir kişi ile paylaşarak işlem yaparsa, 6362 sayılı Sermaye Piyasası Kanunu’nun 106’ncı maddesinde düzenlenen bilgi suiistimali suçuna vücut verebilecektir. Ayrıca bilirkişilik görevinin ifası sebebiyle edindiği kişisel bilgileri kaydedecek olursa TCK m. 135 uyarınca, bir başkası ile paylaşırsa TCK m. 136 uyarınca cezalandırılabilir.

Bazı Hâllerde Tarafları Beklemeden Kendi Kendisini Reddetme Yükümlülüğü

Yukarıda incelendiği üzere bilirkişi tarafsız olmalıdır. Bilirkişinin söz konusu tarafsızlığını sağlamak amacıyla düzenlenen kurumlardan birisi de bilirkişinin yasaklılığı ve reddidir. İşte bilirkişinin şahsında, hâkimin yasaklılığını gerektiren (HMK m. 34) sebeplerden bir tanesi gerçekleşmiş ise bilirkişi kendisine tevdi edilen görevi kabulden kaçınmalı, bu durumu görevi aldıktan sonra fark etmişse, mahkemeden, görevden alınma talebinde bulunmalıdır (HMK m. 272/II).

Ayrıca ret sebeplerinden birisinin bilirkişinin şahsında gerçekleşmesi hâlinde bilirkişi de kendisini, ret sebebini öğrenmesinden itibaren en geç bir hafta içerisinde reddetmelidir. Görevden alınma, ret ve bilirkişinin kendisini reddetmesine yönelik talep, bilirkişiyi görevlendiren mahkemece dosya üzerinden incelenir ve karara bağlanır. Kabule ilişkin kararlar kesindir. Redde ilişkin kararlara karşı ise ancak esas hakkındaki kararla birlikte kanun yoluna başvurulabilir.

Kurul Olarak Görevlendirildikleri Hallerde İstişare ve Müzakerelerde Bulunma Yükümlülüğü

Bilirkişi olarak birden fazla kişinin tayin edilebilmesi mümkündür. Örneğin iflâsın ertelenmesi talebiyle birlikte sunulan iyileştirme projesinin değerlendirilmesi için hem mali müşavire hem bir inşaat mühendisine hem de elektrik mühendisine ihtiyaç olabilir. Bu şekilde heyet hâlinde bir bilirkişi tayini yapılmışsa, bilirkişi heyetinin oy ve görüşünü açıklamadan önce müzakere etmesi şarttır.

Hâkimin ihtiyaç duyduğu özel veya teknik bilginin sistematik bir bütünlük içerisinde incelenebilmesi için, heyetin konuyu birlikte istişare etmiş olması şarttır. Bu sayede hem şeklen hem de içerik itibariyle bütünlük arz eden bir rapor ortaya çıkar.

Kendisini Atayan Mahkemeyle İlişki İçerisinde Olma Yükümlülüğü

Bilirkişinin kendisini atayan mahkeme ile ilişki içerisinde olma yükümlülüğünün dayanağını HMK m. 278/I oluşturmaktadır. Buna göre bilirkişi, görevini, mahkemenin sevk ve idaresi altında yürütür.

Bilirkişinin haber verme yükümlülüğü içerisinde değerlendirdiğimiz HMK m. 275 hükmünün de doğal bir sonucu olarak, bilirkişinin tayin edildiği meseleyle ilgili olarak mahkemeyle iletişim hâlinde olması önemlidir. Zira bilirkişi, kendisine tevdi olunan görevin, uzmanlık alanına girmediğini, inceleme konusu maddi vakıaların açıklığa kavuşturulması ve tespiti için, uzman kimliği bulunan başka bir bilirkişi ile işbirliğine ihtiyaç duyduğunu veya görevi kabulden kaçınmasını haklı kılacak mazeretini bir hafta içinde görevlendirmeyi yapan mahkemeye bildirmelidir.

BKYön m. 51’e göre bu çerçevede “Görevlendirilen bilirkişiye, inceleme yaptırılacak konunun kapsamı ve sınırları yazılı olarak bildirilir ve açıkça anlatılır. Bu yazıda aşağıdaki hususlara yer verilir:

a) İnceleme konusunun bütün sınırlarıyla ve açıkça belirlenmesi.

b) Bilirkişinin cevaplaması gereken sorular.

c) Takdir edilen bilirkişi ücreti.

ç) Raporun verilme süresi.

d) Gerçeğe aykırı mütalaada bulunması halinde 26/9/2004 tarihli ve 5237 sayılı Türk Ceza Kanununun 276 ncı maddesi uyarınca cezalandırılacağı.

Bilirkişiye, inceleme konusu ile ilgili belgelerin aslı veya onaylı bir sureti dizi pusulasına bağlanarak imza karşılığı teslim edilir; ayrıca bu husus tutanağa bağlanır. UYAP vasıtasıyla dosyanın incelenmesinin mümkün olduğu hallerde, dosya veya belge fizikî olarak teslim edilmez; bilirkişiye UYAP üzerinden dosya inceleme yetkisi verilir.”

Ancak bilirkişinin bağımsızlığı da unutulmamalıdır. Bilirkişinin mahkemenin sevk ve idaresinde görevini yerine getirecek olması, içeriğe ilişkin olarak hâkimden emir ve talimat alacağı anlamına gelmez. Sevk ve idare yalnızca bilirkişinin görevinin kapsamı ve sınırlarının belirlenmesi ile ilgilidir.

Bilgisine Başvurulan Konuda Süresi İçerisinde Oy ve Görüşünü Bildirme Yükümlülüğü

Bilirkişi, hâkimin ihtiyaç duyduğu özel veya teknik bilgiyi sunmak için vardır. Dolayısıyla bilirkişinin en temel görevi, kendisine sorulan sorular çerçevesinde oy ve görüşünü açıklamaktır. HMK m. 279’a göre;

Mahkeme, bilirkişinin oy ve görüşünü yazılı veya sözlü olarak bildirmesine karar verir.

Bilirkişi raporunda, tarafların ad ve soyadları, bilirkişinin görevlendirildiği hususlar, gö­zlem ve inceleme konusu yapılan maddi vakıalar, gerekçe ve varılan sonuçlarla, bil­irkişiler arasında görüş ayrılığı varsa, bunun sebebi, düzenlenme tarihi ve bilirkişi ya da bilirkişilerin imzalarının bulunması gerekir. Azınlıkta kalan bilirkişi, oy ve görüşünü ayrı bir rapor hâlinde de mahkemeye sunabilir.

Mahkeme, bilirkişinin oy ve görüşünü sözlü olarak açıklamasına karar verirse, bil­irkişinin açıklamaları tutanağa geçirilir ve tutanağın altına bilirkişinin de imzası alınır. Kurul hâlinde görevlendirme söz konusu ise bilirkişilerin bilgilerine başvurulan hususu hemen aralarında müzakere etmelerine imkân tanınır ve müzakere sonucunda açıkla­nan oy ve görüş, tutanakla tespit edilip; tutanağın altı, bilirkişilere imza ettirilir.

Bilirkişi, raporunda ve sözlü açıklamaları sırasında çözümü uzmanlığı, özel veya teknik bilgiyi gerektiren hususlar dışında açıklama yapamaz; hâkim tarafından yapılması gereken hukuki nitelendirme ve değerlendirmelerde bulunamaz.

 



[1] Tanrıver. 910-938.

[2] Tanrıver. 920